to discover something by chance, or to meet someone by chance
rastlamak, denk gelmek, şans eseri karşılaşmak
Where did you come across Özlem? (Özlem'le nerede karşılaştın?)
come around / round
to visit someone at their house
uğramak, ziyaret etmek
The inspectors came around to ask questions about our neighbor. We don't know why. (Müfettişler komşumuzla ilgili sorular sormaya geldi. Niye olduğunu bilmiyoruz.)
Why don't you come around tomorrow for a dinner? (Neden yarın akşam yemeğine bize gelmiyorsun?)
come by
to get something, especially something unusual
elde etmek (özellikle tuhaf bir şey), bulmak
He has somehow come with our family photo. (Bir şekilde aile fotoğrafımızı bulmuş.)
come out
if information comes out, people learn about it, especially after it has been kept secret
ortaya çıkmak (sır, gizli kalması gereken bir bilgi)
The news that the municipal council took bribe has come out lately. (Belediye meclisinin rüşvet aldığı haberleri son zamanlarda ortaya çıktı.)
come up with
to think of an idea, answer etc.
ileri sürmek, önermek, ortaya atmak
The new guy comes up with very interesting ideas; I liked him. (Yeni çocuk ilginç fikirler ortaya atıyor, tuttum onu.)
Deyimsel fiiller - Come - Phrasal verbs - Come
come across
to discover something by chance, or to meet someone by chance
rastlamak, denk gelmek, şans eseri karşılaşmak
come around / round
to visit someone at their house
uğramak, ziyaret etmek
come by
to get something, especially something unusual
elde etmek (özellikle tuhaf bir şey), bulmak
come out
if information comes out, people learn about it, especially after it has been kept secret
ortaya çıkmak (sır, gizli kalması gereken bir bilgi)
come up with
to think of an idea, answer etc.
ileri sürmek, önermek, ortaya atmak