En Çok Karıştırılan Edatlar - The Most Confused Prepositions

01/22/2010 12:56:26

AT, IN and ON (Zaman)

  • Saatleri ve zamanı söylerken at kullanıyoruz.

     
    The film begins at 5.
     
    The flowers bloom at spring time.
     
    I'll leave at the moment she comes.
     
    Meet me at lunchtime.
  • Günleri söylerken ya da günün bölümlerini günün ismiyle birlikte söylerken ve tarihleri söylerken "on" kullanırız. Özel bir günden bahsederken de "on" kullanırız.

     
    She has gone on Tuesday.
     
    Bir günün tarihini söylerken "on" kullanırız ama sadece yıl söylüyorsak "in" kullanırız.
     
    I was born on 27th May.
     
    I was born in 1988.
     
    I don't work on Saturdays.
     
    We had breakfast together with my friends on Sunday morning.
     
    We first met with him on his birthday.
     
    My mother always says the whole family should be together on religious festivals.
     
    I had my worst exam ever on that day.
  • Yesterday, tomorrow, today gibi ifadelerle edat kullanmayız.

     
    I've seen him today.
  • In the morning (sabah), in the afternoon (öğleden sonra), in the evening (akşam) deriz ama gece demek için at night kullanırız.

  1. What time will we meet in the evening? (Akşam kaçta buluşuyoruz?)
  2. He likes studying at nights. (Geceleri çalışmayı seviyor.)
  3. You sould be here at 8 in the morning tomorrow. /You should be here tomorrow morning at 8. (Yarın sabah 8'de burda olman gerekiyor.)
  • Haftaları, mevsimleri, ayları, yılları ve yüzyılları söylerken "in" kullanıyoruz.

     
    The flowers should be planted in the spring.
     
    He graduated from university in 2000.
     
    Shakespeare lived in 16th century.
     
    My sisters comes to visit me in April.
     
    Mothers' day is in the second week of May.
  • At the weekend, at Christmas, at Easter bu ifadeler "at'le kullanılır.

     
    Are you planning to do anything at the weekend?
     
    Will you be with your family at Christmas?
  • Bir şeyi bitirmenin ne kadar zaman alacağını söylerken "in" kullanıyoruz.

    I'm leaving in five minutes. (5 dakika içinde çıkıyorum.)
    The project finished in two weeks. (Proje iki haftada bitti.)
    It took two weeks to finish the project. (Projeyi bitirmek iki hafta aldı.)
     
    "on time' dersek tam zamanı kastetmiş oluruz. "In time' dersek bize verilen süre içerisini kastetmiş oluruz.
    I couldn't hand over my homework in time, so the teacher didn't accept it. (Ödevimi zamanında veremedim, o yüzden öğretmen kabul etmedi.)
    I thought she would be late but she came on time. (Geç kalacağını sanmıştım ama tam zamanında geldi.)

    FROM ... TO ..., UNTIL and BY

  • "Until (till) 'i eylem ya da durum bittiğinde kullanırız.

    She played piano until 11 p.m. (11'e kadar piyano çaldı.)
    I'll be done until afternoon. (Öğlene kadar işim bitmiş olur.)
  • Bir eylem ya da durum başlangıcını ve bitişini söylemek için from ... to, until/till kullanırız.

     
    Özge was out from 12 a.m to 11 p.m yesterday.
     
    I was in London from 1997 until 2000.
  • Bir şey için belirtilen anda ya da o ana kadar yapılacağını ya da olacığını söylerken by kullanırız.

    You can keep it until Sunday. (Pazara kadar sende kalabilir.)
    You really must bring it back by 12:00 at Sunday. (Pazar 12'ye kadar mutlaka geri getirmelisin.)

    FOR, DURING and WHILE

  • For ve during Türkçe'de "boyunca" ifadesi verir ama anlattıkları süreç farklıdır. For + periyod eylemin ya da durumun ne kadar uzun sürdüğünü anlatır, during ne zaman yapıldığını anlatır.

     
    I was painting for 5 hours in a day during last year.
     
    He borrowed me his PS3 for two weeks during he was out of town.
     
    They're going out for five years.
  • During bir edattır ama while bir bağlaçtır, kendisinden sonra cümle gelir.

    I slept during the film. (Film boyunca uyudum)
    I was sleeping while he was out with his girlfriend. (O dışarda kız arkadaşıyla gezerken ben uyuyordum.)
  • "For"la kullanılan bazı deyimleşmiş yapılar:

     
    for a long time (uzun zamandır)
     
    for a few minutes (bir kaç dakikadır)
     
    for ages (çoktan beri, yüzyıllardır)
     
    for a moment (bir anlığına, biraz)
    He get dizzy for a moment. (Bir anlığına başı döndü.)

    IN and ON (Yer)

  • "In" bir yerde, bir şeyin içinde (genellikle 3 boyutlu alanlarda) oda, kutu, şehir, ülke...

  • "On" bir yüzeyin üzerinde; masa (table), duvar (wall)...

     
    Ali is in İzmir now.
     
    They are sitting in a cafe.
     
    - Where is Cem? - In the bathroom.
     
    What is it in your pocket?
     
    Can you put the plates on the table?
     
    Mom may I hang a poster on the wall?
  • People are in clothes (insanlar elbiselerin içende), clothes and jewelery are on people. (elbiseler ve takılar insanların üzerindedir.)

     
    The woman in yellow costume is said to be a spy.
     
    The dress looks good on you.
     
    He has three ear-rings on each ear.
  • In a book (kitapta), in a newspaper (gazetede), in a story (hikayede), in a street (sokakta) deriz ama sayfadan bahsederken on a page (sayfada) deriz.

     
    I've read really bad incidents in the newspaper.
     
    She uses metaphors a lot in her stories.
     
    Are we going to meet in Istiklal Street again?
     
    He left his keys in the door.
     
    What is that stain on your exam paper?
     
    These vegetable are cheap because the are in the sale.
     
    on sale (daha çok Amerika'da); in the sale (genellikle İngiltere'de)
  • Arabada derken "in a car" diyoruz ama otobüs, tren, uçak, gemi için "on" kullanıyoruz.

     
    I've forgotten my phone in the taxi.
     
    Is everbody on the bus?

    AT

  • "at" genellikle belirli bir noktadan bahsederken kullanırız.

     
    Turn left at the first corner.
     
    She is wating for you at the bus stop.

    at the door, at the end of road, at the top of page, at the entrance....

  • "at"le kullanılan bazı standart ifadeler:

     
    at work (işte), at lunch (öğle yemeğinde), at school, at university, at college, at the top (tepede, yukarda), at the bottom (altta, dipte), at the side (yanında), at the beginning, at the end, at the cinema, at the dentist...
     

    They are sitting at the table. Table - location [Masada oturuyorar.] (YER)

    They are sitting on the table. Table - surface [Masanın üzerinde oturuyorlar.] (YÜZEY)

     
    Bazen "in" bazen "at" kullandığımız durumlar vardır. Örneğin bir yerde yapacağımız etkinlik hakkında konuşuyorsak "at" kullanırız ama o yerin kendisiden bahsediyorsak "in" kullanırız.
     
    We had launch at the station restaurant. It was very hot in the big dining room.

6 kişi tarafından oylandı. Ortalama: 5,00

Oyla!

0 Yorum
Yorum Yaz Soru Sor

Konu hakkındaki yorumunuz