Gülmek - Laugh

01/28/2010 16:21:40

GÜLMEK:

laugh (at/about) (laf): gülmek

When you laugh, you make the sound and movement of your face which shows that you are happy, think sth is funny or amused.

You never laugh at my jokes! (Hiç benim şakalarıma gülmüyorsun!)

b urst out laughing (bö:st aut lafin): kahkaha patlatmak, kahkahayı basmak

Suddenly started laughing.

When she came in with his new sun-glasses, I burst out laughing. (İçeri yeni güneş gözlükleri ile girdiğinde kahkahayı patlattım.)

kackle (kekıl): yüksek sesle gülmek

If you cackle, you laugh in a loud unpleasant way making short hard sound, often because you are pleased sth unpleasant that has happened to someone else.

"Fools!' he cackled. ("Aptallar!' diye yüksek sesle güldü.)

guffaw (-gıfo:): kahkahayı koyvermek

If you guffaw, you laugh loudly, especially at something stupid that someone has said or done.

She guffawed with delight when she heard the news. (Haberleri duyunca kahkahayı koyverdi.)

roar (ro:r): gürültüyle, kahkahalarla gülmek

to laugh very loudly

He looked so funny, we all roared. (O çok komik görünüyordu, hepimiz kahkahalarla güldük.)

chuckle (chakıl): kendi kendine gülmek, kıkırdamak

To laugh quietly, especially because you are thinking something funny.

He chuckled when he looked at the funny cartoon. (Komik karikatüre bakınca kendi kendine güldü.)

chortle (cho:tıl): kendini tutamayıp gülmek (genellikle başkasının hatasına)

To laugh with pleasure and satisfaction, often at someone else's misfortune

The girls chortled with glee at the success of their trick. (Kızlar hilelerinin başarısına kendilerini tutamayıp sevinçle güldüler.)

giggle (gigıl): kıkır kıkır gülmek

to laugh repeatedly in an uncontrolled and childish way, often at something silly or something that you know you shouldn't be laughing at.

Once one student starts giggling it starts the whole class off. (Bir öğrenci kıkır gülmeye başlayınca tüm sınıf başlar.)

snigger/snicker/titter/ to laugh in one's sleeve (snigı:/snikı:/titı/sli:v): kıs kıs gülmek

to laugh in a quiet unpleasant way, especially at sth rude or at someone's problems or mistakes.

What are you sniggering at? (Neye kıs kıs gülüyorsun?)

güleyim bari/güldürme beni: don't make me laugh!

Will your dad lend you the money? Don't make me laugh! (Baban para mı verecek? Güldürme beni!)

suratına karşı gülmek: laugh in someone' s face

She is really offended. You mustn't laugh her face. (O gerçekten kırılmış. Suratına karşı gülmemelisin.)

gülmekten katılmak: to be convulsed with laughter(anger...) / to dissolve into laughter(tear...)

They were convulsed with laugther by his ridicilous joke. (Onun saçma şakasına katıla katıla güldüler.)

1 kişi tarafından oylandı. Ortalama: 3,00

Oyla!

0 Yorum
Yorum Yaz Soru Sor

Konu hakkındaki yorumunuz