A: I think television is a great tool to reach masses. There is no way to reach such a lot of people in such a short time other than television. (A: Bence televizyon kitlelere ulaşmak için çok iyi bir araç. Bu kadar çok insana bu kadar kısa sürede ulaşmanın televizyondan başka bir yolu yok.)
B: Yes, butit isn't always the truths or right things that reaches them. (B: Evet ama onlara ulaşan her zaman gerçekler ya da doğru şeyler değil.)
A: However, everywhere, in every house there is at least one television, and people are watching TV all the time. It may be a perfect means of education. (A: Yine de her yerde, bütün evlerde en azından bir televizyon var ve insanlar sürekli televizyon izliyor. Mükemmel bir eğitim aracı olabilir.)
B: You may be right, but it's not used for good, it is seen as a source that is always making money. (B: Haklı olabilirsin ama iyi bir şekilde kullanılmıyor, sürekli para üreten bir kaynak olarak görülüyor.)
A: Correct me if I'm wrong, butit is also money that makes the programers more competitive therefore make the programs more qualified. (A: Yanlışsam düzelt ama programcıları daha rekabeçi böylece programları da daha kaliteli yapan da para.)
B: On the contrary, the money competition makes it nasty. (B: Tam tersine para yarışı onu kirli bir şey haline getiriyor...)
A: On the other hand people do need TV and for most people it is the only fun. (A: Diğer taraftan insanların TV' ye ihtiyaçları var ve çoğu insan için o tek eğlence.)
Karşı Çıkma - Constrasting
karşı çıkma - contrasting:
On the other hand,
However,
Yes, but . . .
You may be right, but . . .
I may be wrong, but . . .
Correct me if I'm wrong, but . . .
On the contrary,