Yaygın Kullanılan Deyimler - Commonly Used Idioms

02/23/2011 17:15:14
 
Bu dersin oluşmasında sağladıkları katkılardan dolayı Uğur Görgülü, Melike Uysal, Erkan Küpeli, Kaan Cins, Emre Aşkın, Rozelin Saba ve Gonca Yılmaz’a teşekkür ederiz.

to sort out

bir sorunu, bir problemi çözmek; halletmek

This important dispute should be sorted out as soon as possible by holding a meeting. (Bu önemli anlaşmazlık bir toplantı düzenleyerek kısa süre içinde çözüme kavuşturulmalıdır.)
The engineer shall notify to all involved in the project in order to ascertain what their offers to sort out the pending issues. (Çözüm bekleyen askıdaki konuları halletmek için önerilerinin neler olduğunu saptamak amacıyla mühendis proje'nin tüm ilgililerine bildirimde bulunacaktır.)

to call it a day

paydos etmek, çalışmaya son vermek, çalışmayı bırakmak

We are very tired. It's time to call it a day. (Çok yorgunuz. Paydos etme zamanı.)
After playing together for more than ten years, the band has decided to call it a day. (On yıldan fazla süredir birlikte çaldıktan sonra, grup çalışmayı bırakmaya karar verdi.)
 
Song: THE RACONTEURS - "Call it a Day"

beat about/around the bush

lafı ağzında gevelemek

I haven’t got enough time. Don’t beat about the bush and get to the point. (Yeterli zamanım yok. Lafı ağzında geveleme, sadede gel.)

by the skin of my teeth

kıl payı ile

I missed the bus by the skin of my teeth. (Otobüsü kıl payı kaçırdım.)
 
Song: Megadeth - Skin 'O My Teeth

in your neck of the woods

sizin oralarda

Is there a chemist in your neck of the woods? (Sizin oralarda bir eczane var mı?)

to take into consideration (to take account of)

dikkate almak, hesaba katmak, göz önüne almak

Besides the others, temperature of wastewater is one of the most important parameters which has to be taken into consideration in calculation as well. (Diğerlerinin yanı sıra atık suların sıcaklığı da hesaplamalarda dikkate alınması gereken en önemli parametrelerden biridir.)
We will take your illness into consideration, when we are evaluating your exams. (Sınavlarını değerlendirirken hastalığını göz önünde bulkunduracağız.)

hit the sack

kafayı vurup yatmak

I hit the sack so early yesterday, because I was tipsy. (Dün çakırkeyiftim, erkenden kafayı vurup yattım.)

get the sack

işten atılmak, kovulmak

The cashier who has caught in embezzling was gotten the sack the previous day. (Zimmetine para geçirirken yakalanan kasiyer evvelsi gün işten atıldı.)

hangover

akşamdan kalma

He was late for his work because of his having a hangover. (Akşamdan kalma olduğu için işe geç kaldı.)

every dog has its day

şans bir gün herkese güler

You may also win the lottery someday. Every dog has its day. (Sen de bir gün büyük ikramiyeyi kazanabilirsin. Şans bir gün herkese güler.)

not hold a candle to sb.

eline su dökememek

My cousin can't hold a candle to my brother when it comes to basketball. (Konu basketbol oldu mu, kuzenim erkek kardeşimin eline su dökemez.)

bring the house down

bir gösteride büyük alkış almak ya da herkesi güldürmek

Şahan Gökbakar’s last film Recep İvedik has brought the house down. (Şahan Gökbakar’ın son filmi Recep İvedik herkesi güldürdü.)

it is raining cats and dogs

bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak

It was raining cats and dogs. I couldn’t find anywhere to shelter. (Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Sığınacak hiçbir yer bulamadım.)

rainy day

sıkıntılı zaman

You should put some money by for your rainy days. (Kötü günler için bir kenara para koymalısın.)

in the middle of nowhere

kuş uçmaz, kervan geçmez

My car broke down in the middle of nowhere last night. (Geçen gece arabam kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde bozuldu.)

put yourself in my shoes

kendini benim yerime koy

Try to put yourself in my shoes. How would you react? (Kendini benim yerime koymaya çalış. Nasıl bir tepki verirdin?)

to be on the same wavelength

aynı fikirde olmak, aynı kafadan olmak

Writing the script was very easy because we were on the same wavelength. (Senaryoyu yazmak çok kolaydı çünkü ikimizde aynı kafadandık.)

I can't make head or tail of it.

hiçbir şey anlayamıyorum

a:'What is she talking about?' b:‘Who knows? I can’t make head or tail of it.' (a: 'Ne hakkında konuşuyor?’ b: ‘Kim bilir? Hiçbir şey anlayamıyorum.’)

to mess around

oyalanmak

Don’t mess around. Come here. (Oyalanma. Buraya gel.)

to mess with

uğraşmak

Stop messing with her. Leave her alone. (Onunla uğraşmayı bırak. Onu rahat bırak.)

to leave sb. in the lurch

birini yüzüstü bırakmak, birini yarı yolda bırakmak

I hope they can find someone to replace me at work. I don't want to leave them in the lurch. (Umarım yerimi dolduracak birini bulabilirler. Onları yüzüstü bırakmak istemiyorum.)
Her mother didn't want to look after the kids, so she was left in the lurch. (Annesi çocuklara bakmak istemedi bu yüzden yarı yolda kaldı.)

to stop working

çalışmayı bırakmak, paydos etmek

I suddenly felt very bad this morning therefore I stopped working. (Bu sabah kendimi birden çok kötü hissettim bu yüzden çalışmayı bıraktım.)

to make sense

mantıklı, akla yatkın, uygun

Does it make any sense? (Mantıklı mı?)
It makes sense to start now. (Şimdi başlamak uygun.)

for a rainy day

zor günler için, kara gün için

Everyone should put some money aside for rainy days. (Herkes zor günler için köşeye para ayırmalıdır.)

day off

izinli olmak

It’s my day off: (Bugün izinli günüm.)
She has got a day off tomorrow. (Yarın izinli.)

to make up

telafi etmek

We're behind the schedule, and we should work a lot to make up for lost time. (Programın gerisindeyiz, kaybedilen zamanı telafi etmek için çok çalışmamız gerekiyor.)

to be caught flat footed

kontrpiyede kalmak

The keeper was caught flat footed but the ball was bounced off the goal post. (Kaleci kontrpiyede kaldi ama top direkten dondu.)

to hit the road

yola koyulmak, yola düşmek

Guys! Let’s hit the road. I got bored. (Millet! Hadi yola koyulalım. Ben sıkıldım.)

everything but the kitchen sink

gereksiz bir sürü şey, benden başka her şey

Your bag is too heavy. You've got everything but the kitchen sink. (Çantan çok ağır. Bir sürü gereksiz şey var.)

to hit below the belt

haksızlık etmek

Come on! I didn’t steal your money. Don’t hit below the belt. (Hadi ama paranı ben çalmadım. Haksızlık etme.)

head over heels in love

sırılsıklam aşık olmak

Since John saw Helen for the first time in the park he has been head over heels in love. (John, Helen’ı parkta ilk gördüğünden beri sırılsıklam aşık.)

teething problems

başlangıçta yaşanılan sorunlar

They are the usual teething troubles. There is no need to worry about. (Bunlar başlangıçta yaşanılan olağan problmler. Endişelenmeye gerek yok.)

bring around (deyimsel fiil)

ikna etmek

I could bring her around if I had enough time to talk to her. (Eğer onunla konuşacak yeterli zamanım olsaydı, onu ikna edebilirdim.)

for all the world

dünyayı verseler

I wouldn't sell my car for all the world. (Dünyayı verseler arabamı satmam.)

a can of worms

içinden çıkılması zor bir durum

What I am going to do with all those useless stuff which is a can of worms. (Bütün bu işe yaramaz şeyle ne yapacağım içinden çıkılması zor bir durum.))

to have/get itchy feet

bulunduğu yerden ayrılmayı istemek, artık başka bir şey yapmayı istemek

After three years in the job she began to get itchy feet. (O işte üç yıldan sonra başka bir şey yapmayı istiyordu.)

that dog won't hunt

bu fikir işe yaramaz

Don’t try to convince me to go there again. That dog won’t hunt. (Beni tekrar oraya gitmeye ikna etmeye çalışma. O fikir işe yaramaz.))

to be on the ball

uyanık olmak, olan bitenden haberi olmak, işi bilmek, dikkatli

His assistant is really on the ball; he knows how to deal with weird situations. (Yardımcısı gerçekten uyanık, garip durumları nasıl idare edeceğini biliyor.)
I’m not on the ball today, I haven’t been sleeping well for nearly one week. (Bugün pek dikkatli değilim, neredeyse bir haftadır iyi uyumuyorum.)

go one's own way

bildiğini okumak

no matter how you slice it

ne dersen de, ne yaparsan yap

No matter how you slice it he will go his own way. (Ne dersen de, o bildiğini okuyacaktır.)

http://www.facebook.com/?ref=home#!/topic.php?uid=377608523292&topic=16820

 
Bu dersin oluşmasına sağladıkları katkılardan dolayı Uğur Görgülü, Melike Uysal, Erkan Küpeli, Kaan Cins, Emre Aşkın, Rozelin Saba ve Gonca Yılmaz’a teşekkür ederiz.

3 kişi tarafından oylandı. Ortalama: 5,00

Oyla!

0 Yorum
Yorum Yaz Soru Sor

Konu hakkındaki yorumunuz