İngilizce Kelime - Vocabulary
İngilizce'de bazı sözcüklerin uyumlu olduğu belirli kelimer vardır. Türkçe'de de olduğu gibi bazı kelimelerin hep birlikte kullanıldığı kelimenin yerine aynı anlama gelen başka kelime kullanıldığında kulağa hoş gelmezler. Örneğin; "ucuz kurtulmak" yerine "hesplı kurtulmak" diyemeyiz. Çok okumak bu konudaki bilgimizi geliştirebilecek en iyi yoldur. Okuyarak kelimeleri bağlam içinde hangi kelimeyle
kalp, vicdan, merkez, şefkat in good heart: keyfi yerinde out of heart : üzgün heart-to-heart ( adj/noun): samimi, açık "to have a heart-to-heart talk' "to have a heart-to-heart with so' lose heart: cesareti kırılmak, umutsuzluğa düşmek by heart: ezbere, ezberden from the (bottom of one's) heart: candan, tüm kalbiyle heart-attack:kalp krizi heart-beat: kalp atışı heart-felt (apology/sigh/th
stargaze: yıldızlara bakmak, hayal kurmak starry: yıldızlı, yıldızlarla kaplı falling star: kayan yıldız lodestar: yol gösterici prensip polestar: kutup yıldızı shooting star: göktaşı star-crossed: şanssız (unlucky) ill-starred:bahtsız starfish: deniz yıldızı star&stripes: Amerikan bayrağı star-turn: baş gösteri see stars(inf): gözünün önünde yıldızlar uçuşmak to be born under a lucky star: ço
sorry words I am sorry about yesterday. (Dün için üzgünüm.) She is full of remorse for what she did. (Yaptığı şey için çok üzgün.) He isn't in the least repentant. (Zerre pişman değil.) I am sorry that I can't support you. (Seni destekleyemediğim için üzgünüm.) I'm sorry to say this. (Bunu söyleyeceğim için üzgünüm.) I'm sorry for shouting at you. (Sana bağırdığım için üzdügüm.) I don't r
cry out: feryat etmek noisy words
quiet words
to anticipate: to expect, to predict, to sense something before it happens (beklemek, sezmek). to collide: to come together with great or violent force, crash (çarpışmak). to persevere: to keep going or to endure despite obstacles or discouragement; to maintain a purpose (birşeyde ısrar etmek, sebat etmek). to hail: rain down small pellets of ice or frozen vapor (dolu yağmak). to starve: be withou
to head: to hit a ball with your head. to mounth: forming words with your lips without making any sound. to nose: to look around or search in order to discover something, especially something that other people do not want you to find. to have a heart attack: kalp krizi geçirmek. to have a headache / stomach ache / toothache: baş / karın / diş ağrısı olmak. to back d
Bir Başlık Altında Kelime Öğrenme Peace sign (Barış işareti) Peacefulness (Sakinlik , Huzur) Peace time (Barış Dönemi)
Seyahat, Yolculuk - Journey
to make a journey: yolculuk yapmak to go on a journey: yolculuğa çıkmak to break a journey: yolculukta kısa bir süreliğine durmak car/bus/train journey: araba, otobüs, tren yolculuğu outward journey: dışarıya yolculuk return journey: dönüş yolculuğu rail/air/space travel: tren, hava, uzay yolculuğu to go on a trip / to take a trip: geziye gitmek Many people take their main holiday in summer, and