İngilizce Kelime - Vocabulary ( Orta )
Spring (Spring): İlkbahar Summer (Sammır): Yaz Fall/Autumn (Fol/Oğtım): Sonbahar, güz Winter (Wintır): Kış Seasons - Mevsimler
Months - Aylar SomeSpecial Days in a Year - Bazı Özel Günler
Monday (Mandey): Pazartesi Tuesday (Tıyuzdey): Salı Wednesday (Vendzdey): Çarşamba Thursday (Törzdey): Perşembe Friday (Fraydey): Cuma Saturday (Satırdey): Cumartesi Sunday (Sandey): Pazar Some special terms about days - Günlerle ilgili birtakım özel terimler Monday syndrome: To start the activity again; like going to school or work on Monday for some people is very hard and Patc
OWE (ouv) kelimesinin farklı kullanımlarını görün.
Bazı sıfatları hem -ing soneki, hem de -ed soneki ile görebiliriz. Türkçe'deki anlamları benzer olan bu sıfatlar çok karıştırılır ama anlamları farklıdır.
drive fiilinin "(taşıt) sürmek" anlamından farklı anlamları da vardır. fiilinin burda bir şeyin yavaş yavaş olması anlamında değil hızla yaklaşması anlamında kullanılmıştır. drive + adverb/proposition şeklinde kullanıldığında Bu örnekte anlamı ilk örnektekinden daha farklı. Bu şekilde deyimleşmiş bir yapı olsa da Drive Fiilinin Farklı Kullanımları The time is driving near. (Zaman hızla yaklaşıyo
alike (aynı, benzer) - like (gibi) beside (yanında, yanına) - besides (üstelik, ayrıca, ilaveten) hard (çok, sıkı) - hardly (hemen hemen hiç, zar zor) in time (zamanında, vaktinden önce) - on time (zamanında, tam vaktinde) late (geç,son) - lately (son zamanlarda, yakınlarda) lay-laid-laid (bırakmak, sofra kurmak) - lie-lay-lain (uzanmak) - lie-lied-lied (yalan söylemek) leave (bir yerden ayrılmak,
If a child lives with criticism, They learn to If a child lives with They learn to fight. If a child lives with They learn to be If a child lives with They learn to feel If a child lives with They learn to be patient. If a child lives with They learn If a child lives with They learn to If a child lives with They learn If a child lives with They learn to have If a child lives with They learn to lik
DO MAKE do homework (ödev yapmak) do housework (ev işi yapmak) do the ironing (ütü yapmak) do the ironing (bulaşıkları yıkamak) do the ironing (iş yapmak) do one's best (elinden geleni yapmak) do good (iyi şeyler yapmak) do harm (zarar vermek) do a favour (iyilik yapmak) do good (hayır işlemek) do business (iş yapmak) do harm (kötülük etmek) do hair (saç yapmak) make a food (yiyecek yapmak) make a
Küçük - Small
SMALL - küçük