Benzer Anlamlılar - Similar Meanings - Thesaurus


01/26/2010 15:15:36

Tamir etmek: repair, fix, mend, restore, renovate repair: bozulmuş, zarar görmüş ya da düzgün çaışmayın birşeyi tamir etmek. fix: "repair' kelimesiyle aynı anlamı taşıyan "fix' daha informal bir kelimedir.  restore: birşeyi eski haline döndürmek renovate: birşeyi tamir edip enilemek, eski özelliklerin yenilemek, geliştirmek Ayakkabılarımı tamir etmeliyim. (I should have my shoes repaired.) Arabayı


01/26/2010 15:08:46

respect: saygı, bir kişinin ya da kurumun düşüncelerinin ve hissettiklerinin önemli olduğuna inanma. regard: birine karşı duyulan saygı. esteem: birine karşı duyulan hayranlık ve saygı. honour: onur, saygı. veneration: derin saygı ve sevgi. devotion: sevgi, şefkat, hayranlık. Saygı: respect, regard, esteem, honour, veneration, devotion 


01/26/2010 15:07:02

grade: belirli bir standart, kalite ya da seviye step: adım stage: bir işlemin ya da aktivitenin bir bölümü level: seviye class: bir toplulukta belirli özellikleri paylaşan bir sınıf/grup rank: (altta ya da üstte) bir pozisyon, durum, seviye Seviye: grade, step, stage, level, class, rank 


01/26/2010 15:05:27

accuse: suçlamak denounce: siddetle ve açıkça eleştirmek/kınamak frame: yalan yere suçlamak, çamur atmak allege: iddia etmek, kanıtsız öne sürmek charge: itham etmek, resmi olarak suçlamak book: (suç işleyen birini) resmi kayıtlara geçmek accuse, denounce, frame, allege, charge, book 


01/26/2010 15:03:23

advice: öğüt vermek, tavsiye etmek guide: yönlendirmek, yol göstermek suggest: önermek, teklif etmek propose: teklif etmek recommend: tavsiye etmek, beğendirmek advocate: savunmak, desteklemek advice, guide,suggest, propose, recommend, advocate 


01/26/2010 14:56:16

ücret : pay, salary, wage, commission, fee, income pay: Birinin maaş olarak aldığı para salary: Genellikle banka hesabına yatan sabit maaş, aylık. wage: Özellikle fiziksel güç gerektiren ağır işlerde çalışanlara genellikle haftalık ödenen sabit para. yevmiye, haftalık, gündelik. commission: Satılan ürün sayısıyla doğru orantılı olarak ödenen para. Komisyon. fee: Tek bir ürün ya da hizmet hizmet ka


01/26/2010 14:54:29

accomplish: Başarmak, bir şeyi başarıyla yapmak ya da başarıyla bitirmek.  achive: Bir şeyi bitirmeyi ya da belli bir amaca ulaşmayı başarmak, özellikle çok çaba harcanan şeyler.  attain: [Formal] Anlamı "achieve' ile çok yakın ama  fulfil: Bir şeyi beklendiği, söz verildiği ya da umulduğu şekilde yapmak. carry something through: Başarıyla bitirmek, üstesinden gelmek.  bring off: Zorlu bir şeyi y


01/26/2010 14:51:57

t am, bütün: whole, complete, full, entire, total. complete: Tam, tam anlamıyla bütün parçalarıyla. full: Bütün, tümü entire: Bir şeyin hepsi, tümü. total: Bütün, her şey içinde.  I spent the whole day cleaning. (Bütün günü temizlik yaparak geçirdim.) After my exercise class, my whole body ached. (Egzersiz dersimden sonra bütün vücudum ağrıdı.) The whole town was destroyed by the earthquake. (Bütü


01/26/2010 14:48:48

  That's a pretty hat you're wearing. (Şapkan güzelmiş.) He had a nice smile and an appealing personality. (Hoş bir gülümsemesi ve ilginç bir kişiliği var.) The house has a breathtakingly beautiful scenery. (Evin nefes kesecek kadar güzel bir manzarası var.) It was a boss party. (Şahane bir partiydi.) What a charming street this is! (Ne kadar da büyüleyici bir sokak!) He's got a really cute baby b


01/26/2010 14:30:18

expect: Ummak, beklemek, sanmak. aicipate: Beklemek, ummak, sezmek, tahmin etmek, düşünmek.  foresee: Öngörmek, sezmek, tahmin etmek, ummak, ileriyi görmek. count on: Beklemek, güvenmek, bel bağlamak, hesaba katmak.  bargain for/on: Beklemek, hesaba katmak, ummak (bargain: pazarlık etmek).  look forward to: Can atmak, ummak, sabırsızlanmak, beklemek. Eş Anlamlı Kelimeler - Synonyms I expect to be